Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Savaş Songur

İstanbul’da Kurban Bayramı: Bir Geleneğin Kayıp Hikâyesi

İstanbul’da Kurban Bayramı: Bir Geleneğin Kayıp Hikâyesi

Tarihi İstanbul’da Kurban Bayramı Adetleri
Osmanlı İstanbul’unda bayramlar, şehrin hafızasında sadece dini bir vecibe değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir şölen olarak yaşanırdı. Kurban Bayramı yaklaştığında, Anadolu ve Rumeli vilayetlerine fermanlar gönderilir, İstanbul’a getirilecek kurbanlıkların yaşları, sağlık durumları ve cinsleri belirlenirdi.
Kurbanlıklar, İstanbul’a vardığında Davutpaşa, Okmeydanı, Kasımpaşa gibi semtlerde kurulan büyük hayvan pazarlarında halka arz edilir; halk hayvanlarını seçer, eve ya da mahalle çeşmesinin yanı başındaki avluya bağlar, çocuklar o hayvanlara isimler takar, başlarına kurdeleler bağlardı. Bu adet, hem bayram neşesini hem de kurbanın ne olduğuna dair bir bilinci çocuk yaşta kazandırırdı.
Batılı seyyahlar, İstanbul’un Kurban Bayramı’ndaki canlılığı, hayvan pazarlarını, evlerin önündeki süslenmiş koçları hayranlıkla anlatırdı. Şehir, bayramdan günler önce kurban kokusu, koçların melemeleri ve çocuk cıvıltılarıyla dolardı.

 ‘Hijyen’ Adı Altında Bir Geleneğin Gaspı
Ancak 20. yüzyılın ortalarından itibaren modernleşme ve şehir düzenlemesi adı altında sokaklardan kurbanlıklar çekilmeye başlandı. Temizlik ve hijyen gerekçesiyle önce kurbanlık hayvanlar şehir içinden uzaklaştırıldı, sonra mahalle kesim yerleri kapatıldı. Bugün, bu uygulama ne yazık ki sadece İstanbul’un değil, tüm Müslüman şehirlerinin ortak kaderi oldu.
Bu modern müdahale, aslında bir ibadetin toplumsal hafızadaki işlevini yok eden ince bir kırılma noktasıydı. Kurban kesme ibadeti, sokak düzeni, çevre temizliği, şehir estetiği bahaneleriyle kamusal alandan çıkarılarak görünmez hâle getirildi. Oysa Osmanlı arşivleri, her Kurban Bayramı öncesi şehir yönetimlerinin temizlik ve düzen için aldığı özel tedbirlerle doludur. Yani bu mesele modernleşmenin değil, iyi idarenin meselesiydi.

Dokunulamayan Kurban ve Kaybolan Bayram Havası
Bugün çocuklar, kurbanlık koçun yününe dokunmayı, onun gözlerine bakmayı, o telaşı yaşamayı bilmeden büyüyor. Kurbanlıkların kokusu, şehirlerin üstünden silinip gitti. Bayram sabahı, kurban kesilirken yükselen duaların, çocukların sevinç çığlıklarının yerini, plastik poşetlerde evlere servis edilen et paketleri aldı.
Artık ne çocuklar kurbanını seviyor, ne de insanlar bayramın manevî atmosferini doyasıya yaşayabiliyor. Bayram dediğin yalnızca bir tatil gününe dönüştü.

Göstergeye Dönüşen İbadet: Sosyolojik Bir Tahlil
Tarihi ve Sosyolojik Gerçeklik
Kurban Bayramı, İslam dünyasında yalnızca bir ibadet değil, sosyal dayanışmanın, kamusal birlikteliğin ve toplumsal ritüelin de merkeziydi. Ancak son yüzyılda yaşanan kentleşme, seküler modernleşme ve tüketim kültürünün yükselişi, ibadetleri de göstergeye dönüştürdü.
Bugün kurban, etin kilosu, derinin getirisi ve kimin ne kadar bağış yaptığıyla ölçülen bir “sembolik tüketim” nesnesine dönüştü. Hatta kurban, kimi zaman siyasi ve ideolojik çekişmelerin gölgesinde anılır oldu.
Ritüeller, Hafızanın Taşıyıcısıdır
Oysa dinî ritüeller, yalnızca ibadet değil, aynı zamanda kolektif hafızanın taşıyıcısıdır. Tarih boyunca şehirler, bu hafıza üzerinden şekillendi. Kurban kesmenin sadece etiyle, ticaretiyle değil; o bayram telaşı, hazırlıklar, hayvan pazarları, çocukların sevinci, sokakların coşkusu ile bir bütün olduğu unutulmamalıdır.
Değişim Olabilir Ama Ruh Kaybolmamalı
Modern şehir hayatı değişebilir. Ancak bu değişim, ibadetin ruhunu ve toplumun kolektif hafızasını örselememeli. İstanbul’un eski bayramları, yalnızca bir nostalji değil; şehir kültürünün ve toplumsal dayanışmanın da temeliydi.

Kurbanlıklarını görmek!
Batılı seyyahlar, seyahatnamelerinde bu coşkuyu kaydederken, yalnızca Müslümanların değil, gayr-i müslim tebaanın da bu bayram telaşına ortak olduğunu, kurbanlık hayvanları görmek için pazarları gezdiklerini anlatır. Özellikle Joseph von Hammer ve Edmondo de Amicis, İstanbul’da bir Kurban Bayramı sabahının nasıl başladığını, hayvan pazarlarındaki hareketliliği ve bayramın İstanbul sokaklarındaki canlılığını uzun uzun betimler.
Kurban ibadetini ticari poşete sığmaya başladı maalesef. Kilosunu belirlediğin kurbanlıklar bir yana vekaleten kurban kesme usulü uzaktan, online kurbana döndü. Ne kadar yurt içi yurt dışı kurban kesme hizmeti veren STK’lar varsa bakın yurt dışında kurban kesmek daha ucuz.  Afrikalı Müslümanlar Türk enflasyonundan faydalanıyorlar maaşallah. Marketler, bazı kişi ve kurumlar da tıpkı Ramazan fırsatçılığı gibi kurban bayramı fırsatçığılığı peşinde.

Son Söz
Bugün kurban ibadeti, sadece poşetli etlerle değil; kolektif bir yaşantının, bayram coşkusunun, şehir kültürünün kaybı olarak karşımızda duruyor. Şehirlerimizden, sokaklarımızdan, kalplerimizden bayramları uzaklaştırmadan, geçmişin hafızasını yeniden hatırlamalıyız.
İbrahim (a.s) dan bugüne, kıyamete dek sürecek bu ibadeti modernizme, sözde hijyene, ranta yenik düşürürseniz bu günün İsmaillerinin gerçekten kurban edildiğini göremezsiniz. Kola ile et yer, hamburger yaparsınız. Karar sizin. Kınalı koçları seven nesil gitmek üzere.

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. Yazınız bisi geçmişe götürdü teşekkür eferim ağzına sağlık hayırlı bayramlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER