✍️ | Metmet SÖNMEZ
Türk milliyetçiliğinin ve ülkücülerin bilge lideri Alparslan Türkeş, başlıktaki sözü yıllar önce söylediğinde, bu günlerin gelebileceğini kim tahmin edebilirdi? Ülkücüler birbirine girmiş, sayısı ona varan partiler kurmuşlardır. Aynı tabana hitap eden onlarca parti, bu planlı oyunun sonucudur. Ülkücü hareketi kurumsal anlamda parçalamışlardır.
Ülkücü hareketin kurumsal omurgası, partinin koltuklarında oturanlar; bebek katili Abdullah Öcalan’a “kurucu önder” diyerek, aynı zamanda Kürt milliyetçiliğine meşruiyet kazandırmaktadırlar.
Peki, kurucu önder ne demişti?
“Türk topraklarında Türk milliyetçiliğinden başka bir milliyetçilik olamaz.”
Okullarda Andımız’ın kaldırılmasıyla başlayan süreç, “T.C.” ibaresinin tabelalardan kaldırılmasıyla devam etmiş; nihayetinde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen pırıl pırıl gençler, Atatürk’ün kurduğu devlette “Atatürk’ün askeriyiz” dedikleri için soruşturma geçirmiştir.
Bunun bir benzeri, 1944 Milliyetçilik Olayları’nda, Atsız ve arkadaşlarının “Türk’üz, Türkçüyüz” dedikleri için yargılanmalarıydı.
O gün direnen bu gençler, 3 Mayıs gününü tarihe Türkçülük Günü olarak yazdırdılar.
Üzüldüğümüz şey; “Türk’üm” demenin, “Mustafa Kemal’in askeriyiz” demenin yasaklandığı bir ortama, milliyetçi ve ülkücülerin ön ayak olmasıdır.
Anayasa’nın 4. maddesini istemiyoruz diyen zihniyetle birlikte hareket etmeleridir.
Vatan uğruna ölen bir şehidin cenazesine bile gitmeyenlerin, Anadolu’yu “Büyük Kürdistan” yapmak isteyen zihniyetin portresini okşamasıdır.
Ülkücülerin parçalanıp bölünmesi, Türk düşmanı şer güçlerini bir araya getirmiştir.
Kimi badem bıyığının altından gülerken, diğerleri de ellerini ovuşturmaktadır.
“Mevzu vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün.” diyen Başbuğ Türkeş’in yanında olan; şimdiki onlarca siyasi partiyi kuran, anlı şanlı başkanlar değil midir?
O gün bu tehlikeyi görüp uyaran liderin sözünün aksine, bu yapılanma neyin nesidir, kime hizmet etmektedir?
Bugün yapılması gereken; bir araya gelmek, makamdan ve mevkiden sıyrılmak, birleşmektir.
Ülkücüyüm diyen birinin, Başbuğ’un kemiklerini sızlatmaya hakkı yoktur.