İklim Anlaşması ve İklim Kanunu nedir? Tasarı içindeki tuzak maddeler!.. – Av. Faruk Ülker
Öncelikle hukukçu olmayan vatandaşların konuyu daha yakından anlamaları ve değerlendirmeleri için bazı ağdalı ve süslü tanımlamaların ne olduklarını yakından bilmek gerekir. Herkesin anlayacağı şekilde anlatalım:
AKP’nin hazırladığı ve 20 maddeden oluşan yasanın ilk 4 maddesi TBMM’de onaylanarak geçti. Tarihi bir adım iddiasıyla sunulan İklim Kanunu, toplumdan gelen haklı tepkiler ve endişeler üzerine yeniden ve bir daha görüşülmek üzere 15 Nisan 2025 itibarıyla bugün Meclisten geri çekildi. Kabul edilen maddelere göre, yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, iklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan, iklim değişikliğine uyum faaliyetlerini, planlama, uygulama, izin ve denetim ile bunlara ilişkin kurumsal çerçevenin usul ve esasları görüşülerek ilk 4 madde Meclisin onayından geçmiştir.
Fakat bu kanun tasarısının içinde neler var? Yeni düzenlemeler ne getirmektedir, zararı ve faydaları nedir? Bunlara kısa ve öz olarak bakalım. Konu aşağı yukarı iki yıla yakındır Türkiye’nin gündemindedir. Türkiye’nin “2053 net Sıfır Emisyon hedefi ve yeşil büyüme” vizyonuna dayalı olarak hazırladığı ilk 4 maddesi TBMM’de geçen hafta kabul edilmişti. Yasada, “Adil Geçiş, Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), Gömülü Sera Gazı Emisyonları, Gönüllü Karbon Piyasaları ve İklim Adaleti” gibi tanımlamalar geçmektedir. Nedir bunlar ve ne anlama gelmektedir?
İKLİM YASASI:
İklim değişikliği kaynaklı krizlerin ve zararlarının olumsuz etkilerinin en aza indirilmesini hedefleyen bir düzenlemedir. Yasa, iklime dayanıklı şehirlerin oluşturulması ve afet risklerinin azaltılmasını hedef alır.
EMİSYON NEDİR:
Yakıt ve benzerlerinin yakılmasıyla, sentez, ayrıştırma, buharlaşma ve benzeri işlemlerle, maddelerin yığılması, taşınması, bir tesisten atmosfere yayılan hava kirletici olarak tanımlanır. Yani kısaca kelime anlamı olarak dışarı çıkarmak, yaymak, ihraç etmek gibi.
KARBON AYAK İZİ NE DEMEKTİR:
Küresel ısınmanın başlıca sorumlusu olarak gösterilir. CO₂ cinsinden ölçüleri, üretilen sera gazları miktarı açısından insanların ve şirketlerin doğrudan veya kullandıkları ürünlerin üretimleri açısından enerji kullanımıyla dünyaya bıraktıkları zarar anlamına gelen bir tabir olduğunu söyleyebiliriz.
Enerjinin %80 fosil kaynaklı üretim tesislerinden sağlandığı bilinmektedir. Fosil kaynaklarının kullanımı her geçen gün iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Küresel iklim değişikliğinin ana nedeni olarak, dünyanın ısısını koruyan sera gazı emisyonlarında insan faaliyetlerinin etkisi olduğu tespit edilmiştir. 2004’te insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56’sı fosil yakıt kullanımından ortaya çıkan CO₂ olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanmıştır. Şimdi asıl soru şu: İklim kanunu tarımsal hayvancılıkı bitirecek mi? Yapay gıda getirecek iddiaları doğru mu?
Küresel ısınma, hayvanların sağlığını olumsuz yönde etkileyecek, et, süt, yumurta gibi hayvansal ürünlerin miktar ve kalitesinde azalmaya yol açacağı ilmin verileriyle sabit ve kesindir. Böylece ekonomik kayıplara neden olacaktır. Hayvansal üretimin azalması demek, hayvansal gıda açığını da ortaya çıkaracaktır.
Peki, ilgili yasanın hazırlanma gerekçesinde ise dikkate alındığında hiçbir şekilde hayvancılıkın ortadan kaldırılmayacağı, sürdürülebilir protein adı altında BÖCEK BAZLI bir beslenme düzenine geçirileceğinin söz konusu olmadığı, bu iddiaların birer hayal ürünü olduğu, hükümet bazlı kaynaklardan gelen açıklamalar arasındadır. Ama konunun uzmanları böyle dememektedir. Uzmanları dinleyelim: Veteriner Hekimleri Derneği Başkanı Gülay Ertürk, tasarıyı Meclise getirenlerin iddialarına karşı tam zıt görüşte ve bilimsel açıklamalarda bulunmaktadır. Özetle:
“…Et ve hayvan ithalatı 2010’dan beri hiçbir sorunu çözmedi. O günlerden bu yana 10 milyonun üzerinde büyük hayvan ithal edildi. Ancak et fiyatları değişmedi, tam aksine her gün artmaya devam etti. Getirilen iklim değişikliği ile ilgili yasa tasarısı, hayvancılık ve sağlık açısından yetersiz olduğunu belirtti. Hayvan sağlığı, bitki sağlığı, çevre sağlığı iklim değişikliklerinden etkileniyor ancak mevcut tasarıda hiçbir önlem ve denetlemeler bulunmuyor… Tasarının hayvansal gıda üretimini artırmaya yönelik gerekli düzenlemeleri içermediğini ve yetersiz olduğunu…” dile getirdi. Çözüm önerileri olarak da, iklim kanununun insan ve çevre sağlığını bir bütün olarak ele alan bir perspektifle yeniden yapılandırılması gerektiğini ayrıca hayvancılık ve tarım sektörlerine yönelik somut politika ve destek mekanizmalarının eklenmesi gerektiğini, hayvancılıkın yalnızca bir EMİSYON kaynağı olarak değil, çözümün bir parçası olarak ele alınması gerektiğini…” belirtti. Şimdi gelelim tasarının içindeki ağdalanmış ve yumuşatılmış, anlaşılması istenmeyen cümle aralarındaki kelime ve maddelere bakalım:
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KANUN TASARISI
Tasarının bütün maddelerini burada incelemek çok zaman alacağı gibi, kimse de okumayacaktır. Kısa ve öz olarak, İklim Kanunu yasa tasarısı 27 sayfa ve 51 maddeden oluşmaktadır. Bizce konuşulması gereken en önemli hususları anlatalım: İlk maddesi küresel sıcaklık artışının 1,5 derecede tutulması ve bu amaçla salınan sera gazlarının sınırlandırılmasıdır ki bizden sonraki nesiller daha sağlıklı ve daha rahat yaşasınlar ve doğayı koruyalım… Çok güzel, buna kim itiraz edebilir? Hiç kimse… Nasıl olacak bu?
Düşük karbonlu ekonomiye geçilerek… Peki bu nasıl yapılacak?
Karbon fiyatlandırma politikaları ve karbon vergisi getirilerek yapılacağı cümle ve satır aralarında görülmektedir! Tasarıda bunlar geçiyor. Yani sanayi ürünlerine daha fazla vergi koyularak… Hâlbuki bir şeye fazladan vergi koymak bir manada onun sürümünün ve ticaretinin azalmasını teşvik etmek demektir. Kendi elimizle zaten kör topal yürüyen sanayimizi sınırlandırmak ve daraltmaktır. Böylece mal ve fiyatlarının daha da yükselmesi demektir.
Madde 4’e göre de:
“İklim üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracak faaliyetlerin olabilecek ölçüde en erken aşamada sınırlandırılmasıdır…” Bunun içerisine her şey konulması mümkündür.
Çevreyi etkileyecek ve iklimi etkileme potansiyeli olan faaliyetlerde bulunanlar, çevre kirliliğini önlemek ve bunu etkileyecek faaliyetlerde bulunacak olurlarsa verilecek zararı ödemekle yükümlü olunacaktır. Verilecek zararı tazmin etmekle yükümlü olunacaktır. “İklim değişikliği yok” demek bile yasak olacaktır. Bir de ihtiyatlılık ilkesi yazılmış. Alınacak tedbirlerin bilimsel verilere aykırı olduğunu belirtenlere ve karşı faaliyetlerde bulunanlara karşı her türlü yasak içerisine alındığı görülmektedir…
Madde 8. Birleşmiş Milletler sözleşmesinde, insanların faaliyetleri iklimi bozmuş olduğu yazılıdır. Hangi faaliyetleri, bu faaliyetlerin adı nedir? Ucu açık bu maddenin içerisine de her şeyin doldurulması mümkündür…
Önü sonu açık ve belirsiz tüm müeyyidelerin, iklimi bozma gerekçesi faaliyeti altında, insan yararına her türlü yaşamsal faaliyetlerin sınırlandırılabileceği anlamını taşır…
Madde 10. Mücadele edilecek maddeler sayılmıştır. En önemlisi de metan gazı ile mücadele edilecek olan maddesi.
Bilindiği üzere metan gazı en çok hayvanların dışkıları ve hayvansal faaliyetlerden oluşmaktadır. Bu taslağa göre yazılmayan ama net olarak anlaşılan hayvancılıkın azaltılması söz konusudur… Yani et yemek, ete ulaşmak oldukça zorlaşacaktır. Hatta Bakanlık izin vermediği müddetçe hayvansal gıdalara ulaşılması bile yasaklanabilecektir. Bakanlık ayrıca karbon vergisi gibi diğer karbon fiyatlandırma politikaları oluşturabilecektir. Bu politikalara bağlı olası ceza sistemleri zaten kendiliğinden gelecektir. Bu yazdıklarımız birer hayal ürünü değil, hatta uygulanmaya bile başlanmıştır. Mesela Londra’da bazı pilot bölgelerde düşük emisyon bölgeleri oluşturularak o bölgelerde araba sürmek, et yemek, hayvansal gıdaları tüketmek cezalandırılmıştır. Buna göre hiç kimse devletten izinsiz bahçesinde bile bir şey ekemeyecek, hayvan beslemeyecektir. Her tarafa donanan yüz tanıma kamera sistemleri ile kanuna aykırı davrananlar anında tespit edilerek sistem üzerinden cezalar gelecektir…. Tasarı geri çekildiği için şimdilik daha fazla yazmıyorum.
…..
Hukukçular bilir. Kanunların vaazından ziyade, kanunun ruhu ve getirmek istediği amaç önemlidir. Kanunların yazılan şeklindeki amaçlar açık ve anlaşılır olmazsa, her bir yana çekilebilir, elastiki özelliği olursa, bu kanunun getirilmek istenilen amacına ve korunmak istenilen ruhuna aykırılık teşkil eder. Hukukun üstünlüğü yazılı kanunun maddelerine teslim edilemez. Senin anladığın şekilde, onun anladığı şekilde bir düzenleme maddesi hukuk dilinde “keenlemyekün” yani yokluk hükmündedir…
SONUÇ OLARAK:
Bize göre, kimsenin devletten izinsiz kendi bahçesine bile domates, biber ekemeyeceği, birkaç baş hayvanını besleyemeyeceği, uzun vadede olumsuz ve memleket ekonomisini olumsuz etkileyecek olan yasa tasarısının, kamuoyunun baskısı üzerine geri çekilmesi olumlu bir gelişmedir. Bırakın bu günleri, yarınki nesillerimizi ilgilendirecek bu gibi düşünülmeden ve tartışılmadan hazırlanan yasa tasarılarına karşı, parti ve menfaat çıkarları gözetilmeksizin herkesin duyarlı olması bir vatandaşlık görevidir.