“Bir Milletin Hafızası Yok Olursa: H.M.’den Arşivlere İnsanlık Dersi
Bir sabah uyandığınızı hayal edin. Pencereden baktığınızda ağaçlar, gökyüzü, her şey aynı. Ama bir farkla: Dünü hatırlamıyorsunuz. En yakınınızın adını, dün akşam yediğiniz yemeği, hatta sabah çayınızı nasıl içtiğinizi bile… Tıpkı H.M. gibi. 1953’te geçirdiği ameliyat sonrası yeni hiçbir anı oluşturamayan bu adam, ömrünü bir “an”da yaşadı. Doktoruyla konuşurken dikkati dağılsa, konuşmayı unutuyor; sevdiği dayısının ölümünü her duyduğunda ilk kez öğrenmiş gibi yıkılıyordu. Peki ya bir milletin hafızası silinirse? İşte o zaman H.M.’nin trajedisi bireysel olsa bile, arşivsiz toplum kolektif bir çöküşe dönüşür.
H.M. Sendromu (Anterograd Amnezi):
H.M. (Henry Molaison -1926 2008-), hipokampus bölgesinin cerrahi olarak alınması sonucu yeni anılar oluşturamayan bir hasta olarak tıp tarihine geçti. Ameliyat öncesi anıları korunurken (2. Dünya Savaşı, aile bilgileri), ameliyat sonrası hiçbir yeni bilgiyi uzun süreli hafızasına kaydedemedi. Birkaç dakikadan fazla bilgi tutamıyor, tekrarlayan davranışlar sergiliyor ve geçmişle gelecek arasında bağ kuramıyordu. (Eksik anlatımlarım için Hekimlerden peşinen özürlerimle) Operasyon geçiren Henry Molaison adının baş harflerinden kısaltma olsa da Human Memory (insan hafızası), Humanity Memory (insanlık hafızası) kelimeleri ile eşleşmesi de ayrı bir ironidir.
Arşivlerin Önemi ve HM. Sendromuna benzerliği:
Arşivler, toplumların kolektif hafızasını oluşturur. Resmi belgeler, tarihi kayıtlar, kültürel miras ve hukuki kanıtlar, bir medeniyetin kimliğini, geçmişini ve geleceğini şekillendirir. Arşivler yok olduğunda:
-Tarihsel süreklilik kopar,
-Hukuki ve siyasi karmaşa doğar,
-Kültürel kimlik erir,
-Geleceğe dair stratejiler temelsiz kalır. Bütün bunlar dört ana başlıkta cereyan eder.
1) Yeni Bellek Oluşturamama:
H.M.: Hipokampus hasarı nedeniyle yeni deneyimleri kalıcı hafızaya aktaramaz. Örneğin, acı bir haberi duyduğu her seferinde ilk kez duyuyormuş gibi üzülür.
Arşivsiz Kurum/Devlet: Yeni olayları kaydedemeyen toplumlar, geçmişten ders çıkaramaz. Örneğin, ekonomik kriz kayıtları yoksa aynı hatalar tekrarlanır.
2) Geçmişle Bağ Kopuşu:
H.M.: Eski anıları korur ama yeni bilgilerle sentez yapamaz.
Arşivsiz Toplum: Tarihi belgeleri yok olan toplumlar (örneğin tapu kayıtları ve nüfus kayıtları), mülkiyet anlaşmazlıklarında çözümsüz, aile bağları çözümsüz kalır.
3) Manipülasyona Açıklık:
H.M.: Kısa süreli hafızası silinebildiği için gerçeklik algısı kolayca çarpıtılabilir.
Arşivsiz Devlet: Tarihi belgeleri olmayan toplumlarda iktidarlar geçmişi yeniden yazar (Örn: Sovyetler’de “Büyük Temizlik” dönemi kayıtlarının silinmesi).
4) Tekrarlayan Krizler:
H.M.: Aynı dergiyi, yazıyı sonsuz kez okur, ilerleme kaydedemez.
Arşivsiz Kurum: Deneyimlerini kaydedemeyenler, aynı operasyonel hataları yineler. Bireylerde ise Manipülasyonlar ve algı yönetimleri arttı. Bu sayede kişiler 30-40 yıl öncesinin her şeyini satır satır hatırlarken, içinde bulunduğu durumu değerlendirmekten yoksun kaldı. Yani kişilerde de toplumu etkileyen krizler tekrarlanır oldu.
Tarihsel örnekler:
İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılması, Bosna Savaşı’nda arşivlerin yok edilmesi, Afrika tarihi kayıtlarının kendilerinde olmaması, Filistin ve Gazze’de asimetrik bilgi ve enformasyon yüklemesi.
H.M.’nin beynindeki hipokampus hasarı, onu “daimi bir şimdiye” hapsetti. Tıpkı kayıt tuşu bozuk bir kamera gibi… Bir toplumun arşivleri de tıpkı o hipokampus gibidir. Belgeler, tapular, şiirler, mektuplar; geçmişi geleceğe bağlayan sinir ağlarıdır. Arşivler yandığında veya yok edildiğinde, milletler de H.M. gibi “hafızasız” kalır.
Bosna Savaşı’nda Sırp güçlerinin Ulusal Kütüphane’yi bombalayarak iki milyon belgeyi yakması, Boşnakların kimliğini silmek içindi. Bugün Mostar Köprüsü ayakta ama o kayıp kütüphanenin yerini ne doldurabildi? Tıpkı H.M.’nin kayıp anıları gibi…
Kaçınılamaz sonuçlar doğurdu
Bunların başında Kimlik Krizleri gelmektedir: Sömürgeciliğin başlamasından, Fransız ihtilaline giden süreçte bir çok topluluk Arşivsel hafızalarının yok edilmesi nedeni ile tarih sahnesinden silinip gitti. Hatta “Soykırım belgelerinin” yok edilmesi ile inkâr mekanizmaları güçlendi. Bu sayede celladına aşık toplumlar oluştu.
İkinci büyük kaçınılmaz sonuç ise Hukuki Çıkmazların artmasıdır: Tapu kayıtları olmayan ülkelerde mülkiyet anlaşmazlıkları.
Üçüncü ve günümüzde en çok etkisini gösteren kaçınılmaz sonuç ise Kültürel Yoksunluk: Yerli dillerin kayıt altına alınmasından binlerce yıllık geleneklerin yok oluşuna, kendi kültürünü yok sayıp başka dinlerin, kültürlerin ritüel ve kavramlarına hayranlık duymaya kadar giden geniş bir alan ortaya çıktı. Kültürel yoksunluk aynı zamanda “aman sendeci, bu çağda mı, bir kereden bir şey olmaz vb. vb. söylemlerle” yok olamaya teşne bir toplumlar inşa etti.
“Kolektif hipokampus” sadece bir metafor değildir. Arşivler tam anmıyla bilgiyi işleme ve geleceğe aktarma işlevi. Arşivler, bir medeniyetin “bellek nöronlarıdır.” Bunlar olmadan toplumlar, H.M. gibi geçmişsiz ve geleceksiz kalır.
Geçmişi Olmayanın Geleceği Olmaz
H.M. ameliyat öncesini hatırlıyordu: Çocukluğu, Truman’ın başkanlığı… Ama yeni bir hayat kuramadı. Arşivlerini kaybeden toplumlar da benzer bir çıkmazda. H.M bu durumun farkında değildi. Sanırım kendi değerlerinin farkında olmayan toplumlarda aynı.
H.M.’nin tekrarlayan üzüntüsü gibi, bu toplumlar da aynı acıları yaşamaya mahkûm. Çünkü hafızasız kalmak, hataları sonsuza dek yinelemektir.
Dijital Çağda Bellek Krizi yaşıyoruz.
Bugün arşivler sadece kağıt değildir. Ha keza elektronik ortamda da olmak zorunda değildir. Arşivlerin en büyük özellikleri doğduğu ortamda asliyetini, orijinalliğini, sağlamlığını ilelebet korumasıdır. Ancak günümüz akımına göre arşivlerini dijital ortama aktarınca her şey hallolacak gibi tarifi zor bir anlaşış var. Bu anlayışı en büyük eksikliği arşiv dediğiniz şey sadece dijital ekran göstergeleri olarak görmelidir. Çünkü bu sayede her şeyi kolayca işleyebileceklerini düşünüyorlar. Ama arşivlik malzemenin tarifini unutuyorlar. Arşivlik malzeme: Devleti, milleti, toplumu, olayları kısaca insanı ilgilendiren her şey ortam ve biçimine bakılmaksızın arşivlik belgedir. Dolayısı ile arşivler ne kağıt ortamdadır ne de dijital ortamda. Bu yüzden son yıllarda akım haline gelen dijital veri kültürü arşiv yerine geçmemeli. Veri başka arşiv başka şeydir. Kağıt arşivlerin başına felaket geleceği gibi bir siber saldırı tüm bu “dijital hipokampusu” çökebilir.
Son Söz: Arşivler Bir Medeniyetin Nefesidir
H.M., öldüğünde beyni bilime bağışlandı. Onun hikâyesi bize şunu öğretti: Hafıza, insan olmanın temelidir. Arşivler de millet olabilmenin ve kalabilmenin ve hatta kurulan bir medeniyetin nefesidir. Unutmayalım: Bir belgeyi kaybetmek, bir hikâyeyi silmektir. H.M.’yi anlayan herkes, arşivlere sahip çıkmalı. Çünkü geçmişini kaybeden, geleceğini asla inşa edemez.
Hocam makale yazmıyor adeta kitap yazıyorsun . Bizim millet uzun yazıları inan okumaz. İki satır yazıyorum çok uzun olmuş diye şikayet ediyorlar. Tarihsel toplumsal hafızanızı kaybettik, milleti millet yapan en büyük özelliğe sahip çıkamadık. Allahtan sizin gibi arşivci ayaklı kütüphaneler sayesinde bizler şanslıyız.
teşekkür ederim. HM. sendromunun kaçınılmaz sonuçlarının toplumsal versiyonu maalesef bu sonuçları doğuruyor. Üç kelimeyi okuyacak hafızadan yoksunluk…