Ben kaç eş dinledim, bilmiyorum. Ama bu yazıyı yazacak kadar var, sanırım. Her erkek de hem kadın da… Ne sebeple dinlediniz diyeceksiniz: aile danışmanlığı hasebiyle. Bunların çoğunluğu kadınlardan oluşuyordu.
Aldatılan Eşler ve Kendini Suçlama Tuzağı
Üç tip boşanmış eş vardı:
Bir eşi tarafından aldatılmış, onuru ayaklar altına alınmış, “Ben çirkin miyim? Ben iyi bir eş değil miyim?” deyip kendini suçlayanlar.
Bilmezler ki aldatmanın kendileri ile bir ilgisi yok; bu tamamen aldatanın şehvet düşkünlüğü, kendini yetersiz hissetmesi ve saygı yoksunluğu ile alakalıdır. Bu kural hem aldatılan kadın hem aldatılan erkek için geçerlidir.
Bu kadın ya da erkek hayata tutunmakta zorlanır; kendini suçlamaktan hem ruhunu hem bedenini hasta eder. İkinci darbeyi de kendine vurur ve kendisinden kaynaklanan bir sorun olmadığını anlayana kadar (ki kimi bunu hiç anlamaz) hayatını mahveder.
Kendini iyileştirme sürecinde ya ikinci evliliğe korkarak yaklaşır ya da evlenince yaralı tarafıyla yeni bir ilişkiye kendini kapatır.
Narsist Eşlerle Yaşananlar
İkinci tip eşler, karşılarına narsist bir eş çıkanlardır. O kadar çok manipüle edilmişlerdir ki bu evlilikte ne bir fikri ne bir duygusu kalmıştır. Özür dilerim, bir ot gibi yaşamışlardır.
Kendini çirkin, yetersiz ve köle gibi hisseder; kısacası yok sayılır. Bir olay ya da kişi onun gözünü açar ve “Ben de varım” der.
Narsist durur mu? Uşağı, kölesi uyanmıştır; onu azad eder mi? Manipülasyonlar ve şiddet artar. Kendine gelen eş, sonunda boşanma avukâtı köşesinde, psikolog kapısında bulur kendini (elbette bunu yapmayanlar da azdır).
Sonuç: Boşanmayı bile beceremeyen narsist, bu süreci hem kadına hem varsa çocuklara zindan eder. Ama kadındaki özgürlük duygusu, narsisti derinden yaralar.
Narsist bir eşe boşanma davası açmak büyük bir eziyettir. O tepeden bakan, kendini Evereste gören sahte gururuyla yuvarlanmıştır. Acıttığı kadar canı acımaktadır.
Dostluğa Dönebilen Boşanmalar
Üçüncü tip eşler ise artık evliliğin monotonluğundan sıkılmış, eşine sevgisi kalmamış kişilerdir. “Biz iki arkadaş olduk” deyip karşılıklı, birbirlerini yormadan anlaşarak boşanan tiplerdir.
Fakat aradan geçen birkaç ay ya da daha fazla zaman sonra, aradıkları maceralar onları tatmin etmediğinde bunalıma girer, psikoloğa başvurur ya da hemen yeni bir evlilik yapar. Ve ilk eşini deli gibi sevdiğini sanar.
“Son pişmanlık neye yarar?” demiş sanatçı — yaramadığı gibi, başka birinin hayallerini katletmiş olur.
Yıpranan Hayaller, İyileşme Umudu
Ne hayallerle başlayan evlilikler; birinin şehvetine, birinin egosuna, birilerinin değer bilmemezliğine yeniliyor.
Biri can yakan, biri canı yakılan olarak yoluna devam ediyor. Her canı yanana derim ki: Lütfen sen suçlu değilsin; hayatına kendini iyileştirerek devam etmelisin.
Bir insanı ne doktor, ne psikolog, ne aile ne dost ne arkadaş iyileştirir; bir insanı sadece ve sadece, kendisine verdiği değer, sevgi, saygı iyileştirir.
Ve can yakana da derim ki (elbette anlayanı azdır; çünkü kendileri her zaman haklıdır): Git, bu toplumun iyiliği için psikolojik tedavi gör. Umarım hasta eden de, hasta edilen de iyileşir.
Umutla, saygıyla, sevgiyle kalın.