Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Savaş Songur

Cumhuriyet Tarihini Okumak

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 102 yılı vesilesiyle Cumhuriyet tarihini nasıl okumalıyız diye düşündüğümde önce şu gerçeği görme gereği ortaya çıktı. Bilen, bilmeyen herkes kendi arzusuna göre bir tarih tasavvuru içinde. İki kere iki hiç dört etmiyor, kime ne lazımsa 3’e yakın dört veya 5’e yakın dört ediyor. Kime ne lazımsa cımbızla fili avlayıp kafese koyuveriyor. Bu bağlamdan bakıldığında Cumhuriyet Tarihinde temel iki paradigma (ana çizgi) görülmektedir.

Birincisi her ne olursa olsun Cumhuriyet döneminde yapılmış her şey ama her şey çok iyidir. Bu milletin faydasınadır. Bu yapılanlar olmasaydı bugün olmazdık üzerine kurulu tarih okuması.

İkincisi de Kurtuluş Savaşı bile olmadıdan başlayıp, o dönemde yapılmış her hususun baştan sona yanlışlarla dolu, halktan uzak olduğu üzerine kurulu tarih okuması.

Bir de buna ilave üçüncü yolcular var. Efendim o günün şartları oydu. Şimdi başka şeyler söyleyebiliriz diyen bakış açısı. Ancak bu üçüncü yoldaki kişiler hem azınlık hem de bir şeyler söylemekte kendi mahallelerinden korkan kişilerden oluştuğu için çok da bir değer ifade etmemektedir.
Hal böyle olunca Cumhuriyetin kuruluşundan 102 yıl sonra, üzerinden bir asır geçmiş, 19. yy. fikir hayatı ile şekillenip, 20. yüzyılda savaşlar, göçler ve kayıplar içerisinde kurulmuş bir devletin ve kurulan düzeni 21. yüzyılın şartlarına göre değerlendirmeye tabi tutmaya, zihni mahallemiz adına adeta bir ibadet edercesine olanca taassupla sarılıyoruz.

Başta akademik dünya, sonra siyasiler ve mahallesinin köşe başını tutmuş deli kurşunlar tarihten adeta hınç almak hevesiyle Osmanlı’nın yıkılışından Cumhuriyetin kuruluşuna, inkılaplara, 2. Dünya Savaşı dönemine, çok partili hayata ve fikir dünyaları dönemlerinin olaylarına “pirelere, deveye ateş eder gibi” saldırıyorlar.

Savundukları ya da saldırdıklarında sanki tarihî hakikatler değişecek. Saldırma ya da savunma hatlarını kurduklarında kendi ideolojik cennetlerine gidecekler. Birilerinin övmesi veya sövmesiyle tarihî hakikat, tarihin hiçbir döneminde, dünyanın herhangi bir yerinde ve herhangi bir millette asla değişmemiştir. Sadece birileri güdülerini tatmin etmişlerdir.

Hiç kimse kusura bakmasın. Tarih ancak hakikatleri anlattığı zaman tarihtir. Sadece hakikatlerin arandığı tarihten ibret alınır. Milletlere, medeniyetlere hız verir, haz verir.
Tarih konusu itibarıyla sadece geçmişteki olaylar manzumesi değildir. Tarih konusu itibarıyla bizatihi insanı ele alır. İnsanın yaptıklarını ele alır. Bundan dolayı tarih iş emrini de doğrudan Kur’an-ı Kerim’den alır. “Onun bir ibret kaynağı olduğu, bunu görmek için de gezip dolaşmak (seyahat) gerektiği açıklanmaktadır. (Ankebût, 20; er-Rûm, 42)” Gerçekten de bugünü anlamak ve geleceğe hazırlanabilmek için tarihin verilerini değerlendirip ondan ibret almak gerekir.

Şayet tarih toplum için ibret vesilesi olmuyorsa kuru bir safsatadan ibaret kalır.

Malumunuz, usul esastan önce gelir. Tarihi doğru anlama ve anlatmanın ilk kuralı “Tarihte olan hiçbir şeyin geriye dönük değiştirilemeyeceği gerçeğidir.” Tabiatıyla eğrisiyle doğrusu ile bu bizim tarihimiz. O tarihte ne olduysa orada kaldı. Bugün bize düşen ondan ibret alıp, yarının tarihine hazırlanmamızdır. Sürekli köklerimizi kazımak yerine o köklerin fidanlarını daha gürbüz hale getirmek için tarihimize sahip çıkmalıyız.

Son bir not: Hatalarımız, eksiklerimiz olsa bile Türk tarihi hiçbir noktasında utanılacak, yok sayılacak tarih olmamıştır. İstisnasız bir tarihe sahip olmanın gururunu yaşamak ve buna layık olmak da başka bir övünç kaynağı olarak önümüzde durmaktadır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER