Amerika, Amerika,
Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle,
Hürriyet savaşında.
Bu bir dostluk şarkısıdır,
Kardeşliğin yankısıdır,
Kore’de olduk kan kardeşi,
Sönmez bu dostluğun ateşi.
Azmimizdir hür yaşamak,
Dünyada sulhu sağlamak,
Dalgalanır hep bu uğurda,
İstiklal aşkı ruhumuzda.
Amerika, Amerika,
Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle,
Hürriyet savaşında.
Senin New York’un,
Yükselir göklere,
Senin İstanbul’un,
Destandır dillere.
Amerika, Amerika,
Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle,
Hürriyet savaşında.
*
Gençlerimiz muhtemelen ilk kez duymuştur ama, yaşı 60’ın üzerinde olanlar bu şarkıyı eminim çok iyi hatırlar.
1950’li yılların pop starı Celal İnce söylüyordu.
Demokrat Parti iktidara gelir gelmez Türkiye’yi ABD’nin kucağına oturtmuşlardı, Amerikan yalakalığı tavan yapmıştı, Celal İnce’nin bu şarkısı hit olmuştu, adeta marş gibi ezberlenmişti.
Celal İnce ABD’de yaşıyordu, eşi Amerikalıydı, Türkçe yayına başlayan Amerika’nın Sesi Radyosu‘nda söylüyordu, program başına 150 dolar alıyordu. Amerika’nın Sesi Radyosu, bu şarkıyı tek taraflı plastik plaklara onbinlerce adet bastırmıştı, dostluğun hediyesi olarak İzmir Fuarı’ndan başlayarak, Türkiye’nin her yerinde “bedava” dağıtmışlardı. Plağın ambalajında New York ve İstanbul’un fotoğrafları vardı. Ayrıca, Franklin Roosevelt, Thomas Jefferson, George Washington, Patrick Henry, Namık Kemal, Ziya Gökalp ve Atatürk‘ün özgürlük konusundaki sözleri yeralıyordu.
Sayın ahalimiz hep bir ağızdan söylüyordu, Amerika Amerika, Türkler dünya durdukça, beraberdir seninle, hürriyet savaşında.
*
Aslına bakarsanız… ABD dışişleri bakanı John Dulles bu “hürriyet savaşı kardeşliğimizi” Kore Savaşı sırasında açık açık izah etmişti.
“En ucuz askeri Türkiye’den temin ediyoruz” demişti.
“Türk askerinin maliyeti 23 cent’e denk geliyor” demişti.
*
John Dulles’in kardeşi CIA başkanıydı. Dünyadaki bütün “insan pazarları”na bakmışlardı, tezgahlardaki en ucuz fiyat bizim alnımızda yazıyordu.
*
Sayın ahalimiz “Amerika Amerikaaa” diye Celal İnce’nin şarkısını söylerken, Nazım Hikmet pişmiş aşa su katıyordu, “23 sentlik asker” şiirini kaleme alıyordu.
*
Mister Dallas, sizden saklamak olmaz / hayat pahalı biraz bizim memlekette / mesela iki yüz gram et alabilirsiniz, koyun eti, Ankara’da 23 sente… / Yahut iki kilo kuru soğan / yahut bir kilodan biraz fazla mercimek / elli santim kefen bezi / yahut da bir aylığına yirmi yaşlarında bir tane insan!
*
Gel zaman git zaman, aradan yıllar geçti, renkli devrimlerin sponsoru, liboşların gurusu George Soros, Türkiye’ye geldi, 2002 yılıydı, Sabancı Üniversitesi’nde konferans verdi, bir kaç ay sonra iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılan AKP’ye “para kazanmanın yolunu” gösterdi.
“Türkiye’nin en iyi ihracat ürünü ordusudur” dedi.
*
E, iktidara gelir gelmez AKP de hemen ihracata başladı tabii… Amerikan, İngiliz, Alman, Fransız, Hollanda askerleri peyderpey çekildi, onların yerine bizi sürdüler, Afganistan’da bekçilik yapmaya başladık.
*
Hiç unutmam mesela, AKP iktidara ayak basar basmaz, meşhur 1 Mart tezkeresi döneminde, sayın haysiyetsiz medyamız ellerini ovuşturarak manşet yapmıştı… “Pentagon, Afganistan’da görev yapan bin Amerikan askeri için ayda 28 milyon dolar harcıyor, aynı sayıdaki bin Türk askeri için ise, sadece 4.5 milyon dolar harcanıyor, Türkiye aynı görevi altı kat ucuza yapıyor, Türkiye’nin Irak’a 10 bin asker göndermesi, ABD için her ay 240 milyon dolar tasarruf anlamına geliyor” diye müjdelenmişti.
*
Ne kadar gurur duysak azdı.
Pentagon’a tasarruf yaptırdığımız için koltuklarımız kabarmıştı.
*
Bilahare, ABD eski başkanı Reagan‘ın hatıralarını anlattığı “Reagan Günceleri” isimli kitap piyasaya çıktı. Bu kitabın bizimle alakalı bölümü ibret vericiydi, Reagan, Turgut Özal‘la şahane şekilde anlaştıklarını anlatıyordu, “Türkiye bizim güvenliğimizin bir parçasıdır” diyordu, güzel, ama sonra maliyet hesabını özetliyordu, “Bir Türk askeri yılda 6 bin dolara mal oluyor, eğer onu bir Amerikan askeriyle değiştirmeye mecbur kalırsak, maliyetimiz 90 bin dolara çıkıyor” diyordu.
Hesap gayet mantıklıydı.
Coni‘nin günlüğü 246 dolarken, Mehmet‘in günlüğü sadece 16 dolardı.
*
Canımızın fiyatı 23 cent’ten 16 dolara çıkmıştı ama, eskiden altı kat ucuza ölürken, artık 15 kat ucuza ölüyorduk.
Fiyatımızı artarken, değerimiz ucuzluyordu.
Sürümden kazanıyorlardı.
**
Şimdi?
*
ABD silahları verdi, İsrail o silahları kullandı, Gazze’de taş üstünde taş kalmadı, hadi bakalım, alavere dalavere Türk Mehmet nöbete!
*
Türk askeri “barış gücü” etiketiyle Gazze’ye gönderilecek.
Gazze’yi koruyormuş ayaklarıyla, aslında Gazze’den İsrail’e yönelik olası saldırıları önleyecek, Gazze’den İsrail topraklarına sızma olmasın diye sınıra nöbetçi olarak dikilecek.
*
Komutan kim olacak?
ABD merkez kuvvetler komutanı oramiral Brad Cooper olacak.
Kim bu komutan?
Hani geçen hafta ABD’nin Ankara büyükelçisi ve PKK’nın Suriye uzantısı Mazlum Abdi’yle birlikte, Hatay’ı Suriye topraklarında gösteren sözde haritanın önünde poz veren Pentagon temsilcisi var ya, işte Komutan Amerikalı olacak ama, Gazze’de Amerikan askeri bulunmayacak,
Amerikan askeri yerine -maliyeti daha ucuz olan- Mehmetçik dikilecek.
*
Sayın medyamız bu detayı sansürlüyor, sayın ahalimizden gizliyorlar, Amerikan medyası ise bangır bangır duyuruyor… Amerikan merkez kuvvetler komutanlığının Gazze koordinasyon merkezi nerede olacak?
*
İsrail’de olacak!
Çünkü… Oramiral Brad Cooper, ana karargahı Katar’daki El Ubeyd üssü’nde konuşlanan merkez kuvvetler komutanlığına iki ay önce atandı, bu göreve gelir gelmez en önce İsrail’e gitti, İsrail savunma kuvvetleri karargahında brifing aldı, İsrail genelkurmay başkanıyla birlikte Gazze’yi gezdi, “barış gücü” adı verilen müsamerenin bütün planları İsrail tarafından hazırlandı, bu yüzden, Gazze koordinasyon merkezi de İsrail’de olacak.
*
Alavere dalavere Türk Mehmet nöbete.
*
Sokaklara cola döken starbucks mücahitleri, hadi bakalım, hep bir ağızdan… Amerika Amerikaaa, Türkler dünya durdukça, beraberdir seninle, hürriyet savaşındaaa!