Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Savaş Songur

Deepfake (Derin Sahtekarlık) Tehdidi: Dijital Çağın Yeni Fitnesi

Deepfake (Derin Sahtekarlık) Tehdidi: Dijital Çağın Yeni Fitnesi
Vaktiyle kelâm erbabı şöyle derdi: Söz uçar, yazı kalır. Amma bugün ne söz yerinde durur oldu, ne yazı hakikat taşır oldu.  Zira içinde bulunduğumuz dijital çağ, bilginin en kıymetli meta, algının en keskin silah olduğu bir devirdir. Ve işte bu devirde, insanlık yepyeni bir fitneyle karşı karşıya: Deepfake tehdidi.
Derin Sahtekarlık; yalnızca teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda toplum düzenini, birey mahremiyetini ve toplumsal ahlâkı tehdit eden bu yeni dijital illet. Hem de tarihte eşi benzeri görülmemiş bir illet. İnsanı, hakikati ve güveni sorgulatır hâle gelmiştir. Bizim toplum düzenimizde, şahsın şeref ve haysiyeti mukaddes sayılırdı. Hala da sayılmalı.  Günümüzde ise insanlar, sanal ortamda, kendi görüntüsü ve sesiyle bile kolaylıkla mağdur edilebiliyor.
 
Deepfake Nedir ve Nasıl Bir Tehlike Barındırır?
Deepfake; derin öğrenme (deep learning) yöntemleriyle kişilerin görüntü, ses ve hareketlerini taklit ederek, gerçeğe son derece benzeyen ama tamamen sahte içerikler üretme teknolojisidir. Bu teknoloji, birkaç dakikalık video ve ses kaydıyla, kişinin söylemediği sözleri söylemiş gibi, yapmadığı hareketleri yapmış gibi göstermeye imkân tanır.
Bir geçmişte, bir şahsın iftira ile suçlanması bile toplumsal infial doğururken, bugün insanlar sosyal medya platformlarında deepfake videolarla yaftalanmakta, itibarsızlaştırılmakta ve siber zorbalığa maruz kalmaktadır. Hatta bundan ekonomik, siyasi, sosyal kazançlar yapılmaktadır. (din adamları deepfake’nin helal-haram boyutu ile ilgili bir fetva verseler çok iyi edecekler.)
Bu teknoloji; siyasi manipülasyonlardan ticari şantajlara, kişisel itibarsızlaştırmadan finansal dolandırıcılığa kadar birçok sahada kullanılabilir. Kullanıldığına da her sürekli şahit oluyoruz. Özellikle siyasi figürler, sanatçılar, gazeteciler ve toplumda sözü geçen kanaat önderleri, deepfake içeriklerle algı yönetiminin kurbanı hem de faili olabiliyor. Derin sahtekarlığı yaparken de maalesef kendilerine haklı kılmak için yine sahtekarlığın diğer bir modeli olan derin kelimelere sarılıyorlar.

Deepfake İçerikler Nasıl Hazırlanıyor?
Yapay zekâ sistemleri, hedef kişiye ait yazı, video, fotoğraf ve ses kayıtlarını toplar. Bu içerikler makine öğrenmesiyle analiz edilip dijital modellemeler oluşturulur.  Sonuçta, kişinin yüz hatları, mimikleri ve ses tonu birebir taklit edilerek sahte içerik üretilir. gerçek görünümlü belgeler üretilir.
Kişisel sosyal medya paylaşımları, telefon görüşmeleri ve video arşivleri, bu işin hammaddesidir. İşin tehlikeli tarafı ise bu içeriklerin oldukça gerçekçi olması ve sıradan bir kullanıcının bu videonun sahte olduğunu anlamakta zorlanmasıdır.

Deepfake Videolar Nasıl Anlaşılır?
Deepfake içeriklerin tespit edilmesi güç olsa da bazı ipuçları mevcuttur:

  • Göz hareketleri doğal değildir, ya fazla kırpışır ya da göz bebeği sabit kalır.
  • Yüz hatları aşırı pürüzsüz ya da abartılı kırışık olabilir.
  • Mimik ve ses senkronizasyonu uyumsuzdur.
  • Saç ve diş detayları yapay durur.
  • Gözlük varsa parlama açısı hareketle değişmez.
  • Videolar yavaşlatıldığında doğal olmayan görüntüler ortaya çıkar.
  • Fiziki belge üretilmişse yasal doğrulama kanallarından doğrulatılması.

Yine de bu belirtiler, ileri seviye deepfake videolarda çok iyi kamufle edilebiliyor. Dolayısıyla uzman yazılımlar ve veri tabanlarıyla karşılaştırma yapmak daha kesin sonuç verir.
Ancak bu işin yapay zeka (Aİ) ile yapılmış versiyonudur. Bir de belge, ses ve video birleştirme, kesme, yapıştırma yöntemi ile içeriğinden ve bağlamından koparılarak yapılan derin sahketarlık türü var. Maalesef kitleler en çok buna inanıyor. Alman asıllı Amerikalı şair Charles Bukowski “kitlelerin dehası” adlı şiirinde sert şekilde eleştirdiği insanların yaptığı ve maruz kaldığı sahtekarlık. Ben de Bukowski ile aynı noktadayım.
Daha ileri sahtekarlık ise sahte olduğunu bile bile inanmak/inanmış gibi görünmektir.
 
Toplum Ahlâkı ve Dijital Mahremiyet Açısından Deepfake
Bizim dinimizde ve toplumsal geleneğimizde şeref, onur, haysiyet gibi ulvi hasletler peygamberimizin Müslüman asla yalan söylemez hadisinin tezahürü ile yaşatılır.  Fakat modern çağın dijital mecraları, bireyin şeref ve haysiyetini bir tuş hareketiyle yerle bir edebilir hâle geldi. Deepfake, yalnızca bireyi değil, aileyi, mahalleyi, kitleyi  hatta devleti tehdit eden bir musibettir.
Dijital uçurumun yüksek olduğu toplumumuzda çocuklar, yaşlılar ve teknolojiye hâkim olmayan bireyler, deepfake şantajlarının en zayıf halkasıdır. Bu sahte içeriklerle siber zorbalık, dijital şantaj ve itibar suikastı her geçen gün artmaktadır.

Deepfake Tehdidine Karşı Bireysel ve Kurumsal Tedbirler nelerdir?
Bu soruya o kadar çok maddede uzmanlarınca cevap verilebilir. Sosyal medyalarda sınırlı paylaşımdan, bilinmeyen kaynaklardan gelenlere itibar etmemek gibi sayıp dökülmeye başlanır. Sahtekarlığı tespit eden yazılımlara, ilgili yasal mecralara müracaat gibi liste uzar gider.
Bana kalırsa bunların hiç biri bu bataklığı kurutmaz, bu illeti tedavi etmez. İşin özü toplumun en yukarısından başlamak kaydı ile bu işe “velevki, yani, aslında, ama, lakin, fakat, bilmediğiniz nokta vb.” onaylama cümleleri ile yapıcı ve yayıcı davranışlardan uzak durup, bunları kerih görmeleri ile bir nebze illet hafifleyebilir.

Deepfake ve Sosyolojik Tahribat: Aileden Devlete Güven Krizi
Toplum; güven, ahlâk ve adalet üzerine inşa edilir. Deepfake teknolojisi, bu üç sacayağını hedef almaktadır. Bir toplumda insanlar, gördükleri ve duyduklarına güvenemez hâle geldiğinde, orada fitne baş göstermiştir.
Aile yapısı, toplumsal saygınlık ve kamu otoritesi, bu sahte içeriklerin doğrudan hedefidir. Kişiler arasındaki güven ilişkisi zedelenir, bireyler birbirinden şüphe eder ve toplum kendi iç bünyesinde parçalanır.

Sonuç ve Acizane Tavsiyeler
Deepfake tehdidi, yalnızca teknik bir problem değil, sosyolojik ve ahlâkî bir sorundur. Toplumun her ferdi, bu tehdide karşı uyanık olmalı ve dijital mahremiyetini korumalıdır. Sosyal medya kullanıcıları, her gördüğü içeriği paylaşmadan evvel teyit etmeli, dijital mahremiyet konusunda bilinçli davranmalıdır.
Devlet kurumları ve medya kuruluşları, deepfake içeriklerle mücadelede caydırıcı ve önleyici mekanizmalar geliştirmeli; toplumsal adalet ve kişisel itibar ve mahremiyet kutsal kabul edilmelidir.
Gibi beylik bir cümle kurulabilir. Ancak mesele bu değil. Mesele derinlerde daha da derinlerde.
Hırsızların şehrinin hangi sokağındaki hangi kapı kilitlidir ki. Unutmayın ki birisi sahtekarlık yapıyorsa başkası da yapar. Sarı öküzü verdikten sonra sürüde hayvan kalmaz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER